ANA SAYFA | Şirket Tanıtımı | Gastroskopi Kolonoskopi | ENDOSKOPİ GEREKTİREN DURUMLAR | Ulaşım ve İletiş |CERRAHİ OPERASYONLAR

CERRAHİ OPERASYONLAR

CERRAHİ SAYFASI

SIK GÖRÜLEN CERRAHİ HASTALIKLAR VE TEDAVİLERİ

--FITIKLAR--

Fıtık karın kaslarında (karın duvarında) meydana gelen bir yırtık yada delikten, karın içi organların (barsaklar, karın içi yağ dokusu v.b.) cilt altına kadar çıkması olayıdır
Genel cerrahi uzmanlığının ilgilendiği fıtıklar, karın bölgesinin fıtıklarıdır. Bunlar kasık fıtığı, göbek fıtığı ve önceden geçirilmiş ameliyat dikişlerinin yırtılması ile olan, ameliyat fıtıklarıdır. Boyun ve bel fıtıkları Beyin ve Sinir Cerrahları tarafından tedavi edilir.
KASIK FITIKLARI :
Sağ yada sol kasıkta fındık büyüklüğünden başlayarak bazı hastalarda bir kavun büyüklüğüne ulaşan, erkek hastalarda testislere (torba- yumurtalık) kadar inebilen şişliklerdir. Tedavisi ameliyattır. İlaç yada başka bir tedavisi yoktur. Ameliyatı genellikle 25-30 dk sürer ve ensık yapılan ameliyatlardan biridir.
GÖBEK FITIKLARI :
Göbek bölgesinde olan fıtıklardır. Yeni doğan bebeklerde sık görülür ve bebeklerdeki göbek fıtıkları 2 yaşına gelene kadar genellikle kendiliğinden iyileşir. Ancak 2 yaşından büyük çocuklardaki ve yetişkinlerdeki göbek fıtıkları iyileşmez. Cerrahi olarak ameliyat ile tedavi edilmelidir.
AMELİYAT FITIKLARI :
Apandisit, safra kesesi, mide, barsak ameliyatları gibi karın bölgesinden ameliyat geçirmiş kimseler hayatlarının sonraki dönemlerinde, ağır kaldırma yada zorlama ile dikişlerini açabilirler. Bu durumda eski ameliyat yerinde bir fıtıklaşma olur , buna ameliyat fıtığı denir. Ameliyat fıtıklarının tedavisi diğerlerine göre biraz daha zordur. Genellikle açılan deliğe özel maddelerden yapılmış yama parçaları konulması gerekir.

--HEMOROİT (BASUR)(MAYASIL) HASTALIĞI--

Hemoroit makkatta bulunan kan damarlarının aşırı derecede genişleyerek hastalık yapması halidir. Hemoroid (basur) hastalığından korunmak için uzun süre ayakta kalınmamalı, kabızlık oluşumuna mani olunmalıdır. Hamilelerde de ister istemez az yada çok hemoroid gelişimi olmakta fakat çoğunda hamilelik sonrasında geçmektedir. Hemoroidin tedavisinde , kabızlığı önlemek, ayakta kalmayı azaltmak, acılı gıdaları azaltmak, alaturka tuvaletleri kullanmayarak klozetli tuvalet kullanmak,ılık suya oturma banyoları yapmak ve doktorunuzun vereceği krem, fitil, tablet şeklindeki ilaçları kullanmak cerrehi tedaviden önce yapılması gereken uygulamalardır.Ancak bu ilaç tedavileri kullanılmasına rağmen , ağrı, kanama, kilotta akıntı ve ıslaklık yapma gibi şikayetler devam ederse , cerrahi olarak ameliyat tedavisi yapılmalıdır.
Basur ameliyatları genel olarak 3 çeşittir.
1- Bant ligasyon ( Basur memesinin köküne yerleştirilen lastik bant ile memenin kurutulması)
2- Lazer yada koagulatör denen cihazlarla memelerin kanamanın ve basurun tedavisi.
3- Klasik cerrahi yöntemle basur memelerinin alınarak dikişli ameliyat uygulanması.
Her yöntemin avantaj ve dezavantajları bulunmaktadır. Çok ilerlemiş büyük ve dışarı sarkma yapmış vakalarda ameliyat daha çok gerekmektedir. Hafif ve orta derecedeki hastalarda en iyi yöntem Lazer ( İnfrared koagulasyon) tedavisidir.Hastaya 5 dk içinde uygulanan ağrısız, kolay , hemen normal yaşama dönmeye olanak sağlayan bir müdaheledir.

--LAZER-İNFRARED YÖNTEMİYLE BASUR TEDAVİSİ--
Merkezimizde hemoroid ( basur ) hastalarına İnfrared "LAZER" tedavisi de uygulanmaktadır. Bu tedavi yönteminin en önemli avantajı, 3-5 dk lık, ağrısız bir işlem olması ve hastaların normal yaşamlarına aynı gün yada ertesi gün devam edebilmesidir. Özellikle hacim olarak çok büyümemiş fakat kanama şikayeti yapan hemoroidlerde bu yöntem çok iyi sonuç vermektedir.

--ANAL FİSSÜR--

Anal fissür makatta oluşan cilt ve mukoza çatlaklarıdır. Bir sefer oluşan çatlak iyi tedavi edilmez ve geçmeyen sürekli çatlak haline gelir ise ufak bir cerrahi operasyon ( ameliyat) ile iyileştirilmesi gerekir. Ameliyatı gayet basit ve kolay bir işlemdir. Hastanın 5 ile 10 dk hafif uyuşturulması ile yapılabilir.

--GUATR--

Guatr boyun ön tarafında bulunan Tiroit bezinin normalden daha büyük olması durumudur. Öncelikle bazı kan, hormon, tahlillerinin yapılması, ultrasonografi ve sintigrafi tetkiklerinin yapılması ondan sonra ilaç tedavisi yada ameliyat tedavisine karar verilmesi gereklidir.

--TIRNAK BATMASI--

Tırnak batması en sık ayak baş parmaklarında olan, ilk başlangıcı tırnağın çok kısa kesilmesine bağlı bir problemdir.Hamilelik döneminde görülme sıklığı artar, hamilelikten sonra bir kısmı kendiliğinden geçebilir. Tırnak batması 1 aydan uzun süre ilaç tedavisi ile geçmiyor ise küçük bir cerrahi girişim ile tedavi edilmnesi gerekir. Bu müdahele esas olarak iki tip olabilir. Biri parmak tamamen uyuşturularak tırnağın basitçe alınması işlemidir. Diğeri ise tırnağın batan tarafındaki ,2-3 mmlik kısmının kenardaki cilt ile birlikte ve tırnağın çıkmasını sağlayan alttaki tırnak yatağı tabakası ile birlikte çıkartılmasıdır. Bu yöntemde 1 yada 2 adet dikiş gereklidir. İlk yöntemin avantajı hastanın hemen normal yaşamına dönmesidir. Ancak yeni gelecek tırnağın da aynı şekilde batma ihtimali vardır. İkinci yöntemin avantajı tekrarlama riskinin yok denecek kadar az olmasıdır.Ancak dikişli olduğundan normal yaşama dönme süresi 2-3 gün daha uzundur.

--APANDİSİT--

Apandisit karın ağrısı, bulantı, kusma şikayetleri ile belirti veren bir hastalıktır. Acil olarak ameliyat edilmesi gereken bir hastalıktır. Eğer gecikilir de apandisit patlaması olur ise normal olarak apandisit ameliyatının riski binde bir iken elli kat artarak % 5 hayati tehlike ortaya çıkmış olur.

--MAKAT ABSESİ (PERİANAL ABSE)--

Makat çevresindeki kıl köklerinden başlayan iltahaplanmanın çıkış yolu bulamayarak cilt altında cerahat (irin) toplanması ile ortaya çıkan bir hastalıktır. Fındık büyüklüğünden portakal ebadına kadar olabilen şişlik oluşturarak çok ağrı veren bir hastalıktır. Tedavisi bu irin dolu şişliğin üzerinde uyuşturularak küçük bir çizik ( kesi) yapılması ile cerahatin ( irinin) dışarı akıtılmasıdır. Acil bir hastalıktır, çok beklenirse buradaki iltahap kana geçmeye başlayıp daha büyük problemler açabilir.

--KIL DÖNMESİ--

En sık kuyruk sokumu bölgesinde daha az sıklıkla göbek bölgesinde oluşan, kıl köklerinin ters dönerek kılların dışarıya uzamak yerine cilt altına doğru büyüme yapması ve bunun sonucunda bu bölgede cilt altında bir kesecik oluşturmasıdır. Bu oluşan kıl kesesinde iltahaplanma olması durumunda da ya abse oluşur (sert ağrılı şişlik) , yada küçük bir delik ( ağız) oluşarak sürekli bu delikten pis kokulu, bazek kanlı akıntı gelmesi durumu oluşur. Tedavisinde önce küçük delik hafif genişletilip içindeki kıl yumağı ve cerahat temizlenir, antibiotik tedavisine alınır. Bu tedaviden % 30-40 hasta şifa bulabilir, ameliyata gerek kalmaz. Ancak % 50- 60 hastada şikayetler tekrarlayarak müzmin ( kronik) hal alır. Bu durumda cerrahi olarak kesenin çıkartılması ameliyatı gereklidir.

--SAFRA KESESİ HASTALIKLARI--

Safra kesesinin en sık rastlanan hastalığı kese içerisinde taş oluşmasıdır. Safra kesesinde taş olması hiç bir belirti ve şikayet vermeyebilir. Ancak taşlar bazı hastalarda safra kesesinde ağrı , safra kesesi iltahabı, safra kesesinin kanalının tıkanması ve hatta safra kesesinin delinmesine varan problem ve şikayetler yaratabilirler. Küçük taşlar daha az zararlı imiş gibi düşünülse de aslında daha tehlikelidir, bunun nedeni bu taşların dar olan safra kesesi kanalına girip kesenin şişmesine , bazen de kese kanalından ana safra kanalına (karaciğerden gelen tüm safranın barsağa akmasını sağlayan kanal) geçerek bu kanalı tıkayarak sarılık yapabilmesidir.
Şikayet yapmayan safra taşlarına dokunulmayabilir, ancak sonraki yaşamın herhangi bir anında acil ameliyat gerektirebilecek yukarıdaki durumlara neden olabilir. Ayrıca orta yaştaki bir kişinin ameliyat olması ileri yaştaki birine oranla çok daha kolay ve az risklidir. Bu nedenle şikayeti olan hastalarda tedavi kesinlikle cerrahi olmakla birlikte hiçbir şikayeti olmayan, kontrol ultrasonografisinde saptanan safra taşı olan hastalarında ileride yaşayabilecekleri ağrılı, riskli ve acil durumları berteraf etmek için ameliyat olmaları mantıklı bir tercih gibi görünmektedir.
Safra kesesi taşının ameliyatı, kesenin tamamen çıkartılmasıdır. Sadece taşların temizlenmesi daha mantıklı gibi görünse de bu amaliyatların yapılmaya başlandığı ilk yıllarda sadece taşların çıkartılıp kesenin yerinde bırakıldığı hastaların tamamına yakınında 2-3 sene içinde tekrar taş oluştuğu saptandığından bu yöntem terkedilmiştir. Ancak çok şiddetli iltahap ve yapışıklıkların olduğu acil iltihaplı vakalarda sadece taşların çıkartılması işlemini cerrah hastanın o anda hayatını kurtarıcı bir operasyon olarak yapabilir.
Kesenin alınması ( kolesistektomi ) günümüzde % 90 vakada kapalı yöntemle laparoskopik ( endoskopik) olarak yapılmaktadır. Bu yöntemde 3 yada 4 adet 1 cmlik delikten sokulan çubuk şeklindeki ucunda cerrahi aletlerin bulunduğu cihazlarla ameliyet ekrandan bakılarak yapılmaktadır. Klasik ( eski ) yani açık yöntemde ise batın ( karın ) 8 ila 10 cm lik bir kesi ile açılarak normal ameliyat yapılmaktadır. Endoskopik yönte min en büyük avantajı hastanın nerede ise 2-3 gün içinde normal yaşamına devam edecek hale gelmesidir.

--MİDE HASTALIKLARI--

Midenin en sık görülen hastalıkları gastrit ve reflu hastalıklarıdır. Her ikisinin de tedavisi medikaldir( ilaç tedavisi). Ancak bazı reflu hastalarında hastalım çok ileri evrelere çıkar ve mide fıtığı ile birlikte seyreder ise , cerrahi olarak fıtığın düzeltilmesi gerekebilir. Mide fıtığı ameliyatı da günümüzde büyük oranda laparoskopik ( kapalı ) olarak yapılabilmektedir. Zor vakalarda açık yönteme geçilebilmektedir. Midenin diğer sık görülen bir hastalığı ülserlerdir. Mide ülseri diye söz edilen ülserlerin aslında % 70 e yakını midede değil midenin barsağa geçiş yerinin hemen bitişiğindeki oniki parmak barsağındadır. Bu oniki parmak barsağı ülserleri günümüzde ilaç tedavisi ile tedavi edilmektedir. Ancak, ilaç tedavisine rağmen geçmeyen, sık sık tekrar ederek mide kanamalarına neden olan, tekrarlar sonucunda midenin çıkışını daraltarak sürekli kusmalara neden olan oniki parmak barsağı ülserleri ameliyat ile tedavi edilebilirler. Bazen da bu ülserler çok derinleşerek delinmeye neden olur.
Bu durumda çok şiddetli ve ani bir karın ağrısı oluşur, tedavisi saatler içinde yapılması gereken acil ameliyattır. Gecikilir ise hayati tehlike süratle artar ve ameliyetla dahi hasta kurtarıulamayabilir. Midenin diğer ameliyat gerektiren hastalığı urları ( TÜMÖRLERİDİR) . Mide tümörlerinin erken teşhisi çok önemlidir. Geç kalınmış mide kanserlerinde ameliyat tam bir şifa sağlamayabilir. O nedenle mide şikayeti olanların gecikmeden endoskopi yaptırarak tümöral bir hastalıklarının olmadığını kesin olarak tespit ettirmeleri , ondan sonra ilaç tedavisine başlamaları gerekir.

--KALIN BARSAK HASTALIKLARI--

Kalın barsağın en sık görülen hastalığı polipleridir. Bu polipler 5mmden 2-3 cm e kadar olabilir ve 2,5 cme kadar olanlar endoskopi ( kolonoskopi ) ile saptandıklarında yine endoskopik olarak ( yani ameliyat gerektirmeden ) alınabilirler. Bundan daha büyük olanların alınması için ameliyat gerekir. Poliplerin büyüklüğpü 0,5 cmyi geçmiş ise alınmaları şarttır. Zamanla büyüyerek tümör halini alma olasılıkları çok yüksektir. Kalın barsak tümörleri kanserleşmiş olsa bile ameliyatla çıkartıldıklarında çok güzel bir şekilde iyileşen bir tabiata sahiptirler. O nedenle kalın barsak kanseri ameliyatı geçiren hastaların çoğu tam şifa bulurlar. Kalın barsağı diğer bir cerrahi hastalığı divertiküldür. Bu hastalıkta barsak duvarından dışarıya doğru 3 mm den 1 cm e kadar büyüklükte üzüm salkımı gibi birçok balonlaşma ( pırtlama) olması halidir. Yaşlı ve kabızlık çeken hastalarda olur , karnın sol alt kısmında ağrı ve ateş, üşüme titreme ile kendini gösterir. Teşhisi endoskopi(kolonoskopi ) ile konur.
Barsak düğümlenmesi ( ileus) da acil ameliyat gerektirebilen cerrahi bir hastalıktır. Karın ağrısı, karında şişkinlik ve inatçı geçmeyen bulantı kusma şikayeti verir. Teşhisinde en önemli yeri ayakta çekilen karın röngen filmi almaktadır.




_________KANSER HAKKINDA GENEL BİLGİ______________

Kanser vücudun herhangi bir yerinde ve organında oluşabilen habis (kötü huylu) bir hastalıktır. Vücudumuz milyarlarca hücrenin bir düzen ve uyum içinde çalışması ve çoğalmasından oluşmaktadır. Kanser eses olarak vücudun belirli bir yerindeki bir gurup hücrenin sınır ve kural tanımaz bir şekilde komşu hücreleri iterek ve ezerek anarşist bir şekilde çoğalması olayıdır. Bu hücreler belli bir sayıya ulaştığında bu bölgede gözle görünür ve elle hissedilir bir şişlik ( ur yada tümör) oluşmaktadır. Eğer bu ur küçük iken fark edilir, teşhis edilir ve cerrahi olarak ufak bir ameliyat ile çıkartılır ( alınır) ise, hangi organın kanseri olur ise olsun büyük oranda tam şifa ile sonuçlanır. Ancak bu ur (tümör) geç fark edilir, büyür , çevredeki diğer organlara yapışma yaparsa yada tümör dokusundan kan dolaşımına karışan kanserli hücreler vücudun başka bölgelerine kan ile giderek buralara yerleşir ve oralarda yeni tümör tohumları oluşturur ise cerrahi olarak tam tedavi şansı son derece azalmış olur. Bu aşamalara ulaşmış, ilerlemiş kanser vakalarında cerrahinin yanısıra kemoterapi ( hızlı çoğalan hücreleri öldüren ilaç tedavisi) ve radyoterapi ( radyasyon ışın tedavisi) uygulamak gerekir. Sindirim sistemi (mide ve barsaklar) vücudumuzun iç kısmında yer aldığından, cildimizde , ağzımızda, cilde yakın yüzeyel organlarımızda oluşan urlar gibi küçük iken görülemez ve anlaşılamazlar. Mide ve barsakların kanser hastalığının erken teşhisi ancak endoskopi sayesinde olabilmektedir. Endoskopi sırasında tespit edilen başlangıç halindeki kanser (urlar) , yine endoskopi sırasında hastaya ameliyat gerekmeden alınabilmektedir. Bu nedenle batılı tıp kitaplarında 50 yaşını geçen herkezin 5 senede bir kolonoskopi ( kalın barsak endoskopisi) yaptırması önerilmektedir. En ufak bir mide şikayeti olan kişilerinde hiç olmaz ise bir kez mide endoskopisi yaptırması önerilmektedir. Karın içi diğer organların (karaciğer, böbrekler, safra kesesi, dalak, rahim, yumurtalıklar, prostat gibi ) tümöral ve diğer hastalıklarının teşhisinde en önde gelen inceleme ise ultrasonografidir ( ultrason). Ultrason çok basit ve hasta açısından yaptırılması çok kolay bir tetkik yöntemidir.

-- MEME HASTALIKLARI --

En sık görülen meme hastalığı, fibrokistik hastalıktır. Kötü huylu (habis) bir hastalık değildir. Genellikle memede ağrılı şişlik olarak belirti verir. Meme kanserinden ayırt etmek için öncelikle muayene, ultrason ve iğne ile aspirasyon ( çekme) biopsisi yapılmalıdır. Şüphe tam olarak giderilemiyor ise kitleyi tamamen çıkartacak şekilde biopsi yapılmalıdır. Kadınlarda en sık görülen kanser meme kanseri olduğundan kadınların en az ayda bir kez kendi meme muayenelerini kendileri yapmaları, ellerine bir sertlik gelir ise hemen bir genel cerrahi uzmanına muayene olmaları gereklidir. Bayanların 40 yaşından sonra mamografi kontrolları yaptırmaları önerilmektedir.

info@gastroendoskopi.com

Bize ulaşmak için yukarıdaki e-mail adresini kullanın